🐘 Nihai Karar Verildi Ne Demek

Nihaikarar verildi ne demek 2. isim, hukuk Yargılama sonunda verilen karar . Nihai karar , hukuk yargılama süreçlerinde sıklıkla karşılaşabilecek olduğunuz ifadelerden olup; mahkeme tarafından iddia ve savunmaların dinlenmiş olduğu, gerekli incelemelerin tamamlandığı ve akabinde karar verilmiş olduğunu ifade edilmektedir.May Nihai karar ne demektir? Birleşik kelimeler farklı ses olaylarının meydana gelmesiyle oluşabileceği gibi hiçbir ses olayına maruz kalmadan da oluşabilir. Yazar dilekceevi.com Değerlendirmek 3 ⭐ (15194 Derecelendirmeler). En Çok Oy Alan: 3 ⭐ En düşük puan: 1 ⭐ Özet: Hakkında makaleler Nihai karar kaydedildi ne demek – Faydalı Hukuki Bilgiler Nihai Karar, yargılama konusuna,mahkemece görülmekte olan davaya ilişkin varılan sonucun açıklandığı,yargılamaya son verildiği anlamına gelen ve TDK'YE GÖRE ANLAMI. Nihai karar kelimesi, dilimizde oldukça kullanılan kelimelerden birisidir. TDK'ye göre, nihai karar kelimesi anlamı şu şekildedir: - Herhangi bir konuda alınan son Porno alan adına nihai onay 22.03.2011 10:53 | Son Güncelleme: 22.03.2011 10:52 TAKİP ET Seks ve porno grafi içerikli siteler için internette özel alan adı uzantısı oluşturulmasına Ancak idare mahkemelerinin işlememesi sebebiyle dava dosyam beklemekte. Bana lojmanı boşaltmak için 2 ay süre verildi eğer iki ay içinde yürütmeyi durdurma ile alakalı olarak bir karar verilmez ise lojmanı boşaltmak zorunda mıyım veya pandemi nedeniyle 2 aylık lojman bosaltma sürem de uzama ihtimali olur mu ? NihaiKarar ne demek? Nihai Karar sözlük anlamı ne?, Uslu Haber, www.usluhaber.com. USLU HABER tarafsız, güncel haber sitesi. Çarşamba 23.02.2022. son dakika: vbIWz. – Herhangi bir konuda alınan son karar, – Yargılama sonunda verilen karar, Özellikle mahkeme sonlandığı zaman sonuç için nihai karar yani verilmiş olan gerçek karar anlamı çıkmaktadır. Ayrıca herhangi bir durum adına bir karar alındığında bu nihai karar yani kesinleşmiş sonuç olarak 30, 2020İçindekiler1 Nihai karar kaydedildikten sonra ne olur?2 Nihai karar cezası nedir?3 Nihai karardan sonra ne olur?4 Nihai karara itiraz edilir mi?5 Nihai karar temyiz edilir mi?6 Nihai karara itiraz ne demek?7 Dava sonucu nihai karar ne demek?Nihai karar kaydedildikten sonra ne olur?Bu ibareler genellikle dava dosyalarında daha çok görülüyor. Dava dosyalarının sonuçlarında veya gidişatında pek çok ibare kullanılıyor. Nihai karar verilmesi, artık davanın kesin olarak sonuçlandığını gösterir. Dava dosyasına bir karar verildiğini ve bu kararın hiç bir şekilde değiştirilemeyeceğini karar cezası nedir?Ceza davasında nihai karar kaydedildi ne demek diye merak edenler için kesin mahkeme sonucu olduğunu belirtmek gerekir. Bir davada hakim tarafından verilen hüküm olarak da karşımıza çıkar. Nihai karar dava dosyasına aktarıldıktan sonra değiştirilmesi gibi bir durum söz konusu karardan sonra ne olur?Nihai karar kaydedildikten sonra ne olur? Nihai karar dava dosyasına aktarıldıktan sonra değiştirilmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Bu aşamadan sonra temyiz ya da istinaf haklarınız karara itiraz edilir mi?Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle karar temyiz edilir mi?Buna göre mahkemelerce verilen nihaî kararlara karşı temyiz yoluna başvurulması mümkündür. Ancak kanunlardaki özel hükümler gereği kesin olduğu belirtilen kararlar ile miktar veya değeri Kanunda öngörülen sınırın altında kalan kararların temyizi kabil karara itiraz ne demek?Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hallerde mahkeme kararlarına karşı başvurulan, kural olarak kararın infazını ertelemeyen ve kararın hem hukuksal hem maddi yönden denetimini içeren kanun yoluna itiraz sonucu nihai karar ne demek?2. isim, hukuk Yargılama sonunda verilen karar. Nihai karar, hukuk yargılama süreçlerinde sıklıkla karşılaşabilecek olduğunuz ifadelerden olup; mahkeme tarafından iddia ve savunmaların dinlenmiş olduğu, gerekli incelemelerin tamamlandığı ve akabinde karar verilmiş olduğunu ifade edilmektedir. Türkiye'de hükümet edenler ve ekonomi yönetimi, bazı ekonomi söylemleri ile bizleri şaşırtmaya devam ediyorlar. Bu çerçevede enflasyonun hızlı yükselişinden bu yana gündemde olan bir konu stoklar ve "stokçuluk". Hemen her sektör "stokçuluk ithamı"ndan nasibini aldı. Son örnek, TCMB Başkanı'nın 29 Temmuz 2022'de yapılan İSO toplantısındaki konuşması ve, İSO başkanının deyimiyle, "ithamları". Videodan izlediğim ve notlar aldığım İSO toplantısının soru-yanıt bölümünde TCMB Başkanı kısaca şöyle diyor "Bazı şirketler kredi çekip döviz alıyorlar veya stoklarını arttırıyorlar. Elimizde listeler var. Biz bunun için kredi vermeyiz." "Bizden aldığınız kredilerle yatırım yapacaksınız, arzı arttıracaksınız." "Kredi almak isteyenler dövizlerini bozacak, stoklarını azaltacak." Devamı şöyle "Yüksek maliyetle nihai ürün stokları da yaptınız. Yarın fiyatlar düştü, ne olacak? Zarar edeceksiniz." "Onun için stok yerine yatırım yapıp arzı arttıracaksınız." İSO başkanı kısa bir yanıt veriyor "Stokçuluk ithamını kabul etmiyoruz." Stokta değişiklik yatırım demektir Önce kavramları netleştirip kargaşayı giderelim, sonra ekonomi yönetiminin sözlerine neden şaşırıyoruz, açıklayalım. Açıklamalar için makro iktisadın temel bir tanımını, Gayrisafi Yurtiçi Hasıla GSYH eşitliğini, harcama talep yönünden yazalım GSYH = Hanehalkı Tüketimi + Kamu Tüketimi + Toplam Yatırım + İhracat – İthalat Bu eşitlikteki Toplam Yatırımı şöyle ifade ediyoruz Toplam yatırım = Gayrisafi sermaye oluşumu = Gayrisafi sabit sermaye yatırımı + Stok yatırımı Envanter ve stok aynı anlamdadır. Şu dört kavram da aynı anlama geliyor Envanter yatırımı = Envanter değişikliği = Stok değişikliği = Stok yatırımı Türkiye'de biz TÜİK stok değişikliği diyoruz. Avrupa'da OECD ve Eurostat envanter değişikliği veya yatırımı diyorlar. ABD'de BEA envanter yatırımı kullanılıyor. Stok yatırımı diyenler de var. Bina, makine teçhizat, ulaşım araçları stoklarında değişiklik sabit sermaye yatırımıdır. Aynı şekilde üretim sürecinde kullanılan ve üretilen maddelerin stokunda değişiklik de envanter veya stok yatırımıdır. Stoklar veya envanter içinde neler var? Toplam Stoklar = Üretimi bitmiş nihai ürünler stoku + yarı mamüller stoku + üretimde kullanılan hammaddeler stoku Bu üç stok kalemindeki değişikliğe "stok yatırımı" diyoruz. Neden? Daha fazla üretim yapmak isteyen şirket, makine ve bina stokunu yükseltir. Benzer şekilde, şirket hammadde stokunu da yükseltir ve üretim kapasitesi artar. Hammadde artmadan üretim artamaz. Yarı mamül de hammadde gibidir, nihai ürün için gereklidir. Nihai ürün, üretim sürecinin bitişinde satılıp dağıtılır. Dağıtılmadan, isteyerek veya istemeyerek, stokta kalır. Ürün, sonraya devredildiği için yatırımdır. Nihai ürünler ihracata, yatırıma, tüketime veya ticaret kesimine dağıtılınca bu sektörlere kaydedilirler ve üretici stokundan düşerler. Aslında nihai ürünlerin büyük bölümü toptan ve perakende ticaret kesimine satılır ve artık bu kesimin stoku olur. Bu stokdan tüketiciye, yatırımcıya veya ihracatçıya satılınca bu sektörlerin kaydına girerler, stoktan düşerler. Ürünler satılmadıkça ticaret kesimi stokunda kalırlar. Ekonomi yönetiminin ve şirketlerin yatırım tercihi Şimdi gelelim stokçuluk tartışmasına. Eğer TCMB başkanı yatırım tanımlarını kabul etmiyorsa, elbette şaşıracağız. Başkan tanımları kabul ediyorsa ve şirketler adına "şu yatırımı yapın, ama diğerini yapmayın" anlamında bir yatırım tercihi yapıyorsa, yine şaşıracağız. Çünkü şirketler adına verilen karar birçok sorun getirebilir. Konuya aşağıda yine döneceğim. İSO'daki tartışmada bir belirsizlik şu; kim hangi stok değişmesini kastetti? Anlaşılıyor ki, TCMB Başkanı daha çok "üretim var, ancak satış yapılmıyor" anlamında "nihai ürün stokunda artış var" demek istiyor. İSO Başkanı ise, "tedarik zincirlerinde kopmalar ve arz kısıtları" ve de artan üretim nedeniyle hammadde stokunda artış var demek istiyor. Üç nokta belirtelim. 1 Türkiye'deki tartışmalarda yatırım denildiğinde hep sabit sermaye yatırımı ima ediliyor. Halbuki envanter veya stok yatırımı önemli bir konjonktür ve iş çevrimi göstergesidir. GSYH dalgalarında önemli etkisi vardır. Ülkemizde ihmal edilmesinin bir nedeni, TÜİK'in stok değişmesini artık olarak ve istatistik hatalar ile birlikte vermesi ve reel stok değişmesini ise hiç vermemesidir. 2 Ekonomi yönetimi daha önce de perakende ticaret, toptan ticaret ve tarım kesimlerini nihai ürün stoklarını arttırdığı gerekçesiyle "itham" etmiştir. Şimdi sıranın sanayicilerde olduğu anlaşılıyor. Uygulanan politikalarda sorun yok, sorun "stokçular"da! Bu doğru değil. 3 Dağıtım teknolojisi aynı ise, üretim artışı ile birlikte yarı mamül ve nihai ürün stoklarının yükselmesi de doğaldır. Yatırım tercihi konusuna dönelim. Önümüzdeki seçimi de düşünerek, ekonomi yönetimi şöyle bir söylemle yola çıktı; çok düşük faizle bol kredi verelim, sabit sermaye gayrimenkul, makine teçhizat, ulaşım araçları yatırımı yapın. Bol kredi verdiler gerçekten, ama her türlü talep yükseldi; döviz, tüketim, sabit sermaye yatırımı ve elbette stok, envanter yatırım talebi hep yükseldi. Görülüyor ki, şirketler ekonomi yönetiminin yatırım tercihlerine uymadılar. Çünkü yaratılan büyük talep artışı ile birlikte büyük belirsizlik ve dengesizlik oluştu. Yönetim şimdi "öyleyse krediyi sınırlarım" diyor; önce çok düşük faizle kredi bolluğu yaratıp bir uca savuruyor, şimdi de kredi darlığı getiriyor. Halbuki yönetime düşen bu savrulmaları yapmadan uygulanan politikalarla ekonominin düzgün işleyişini sağlamaktır. Önemli bir konu şudur; şirketler ekonomi yönetiminin tercihlerini kabul ettiler ve örneğin öncelikle makine ve hammadde yatırımı yapmak istediler diyelim. Bu uzun vadeli bir karardır, uzun vadeli krediler ister ve uzun vadeli riskler almayı gerektirir. Sürekli inişler, çıkışlar yaratılan, belirsizliğin çok olduğu bir ekonomide uzun vadeli yatırım kararları nasıl alınır? Daha da şaşırtıcı olan şudur; şirketler yönetimin tercihi olan makine ve hammadde ve yarı mamül yatırım kararını aldılar diyelim. Bu karar daha çok ithalat yapmayı gerektirir. Çünkü bu yatırımlar önemli ölçüde ithalata dayalıdır. Bu tercihler daha çok döviz talebi yaratır, zaten öyle de olmuştur. Ekonomi yönetiminin bu tür hesapları yapmaması da şaşırtıcıdır. Yönetimden "enflasyonu, enflasyon timleri ile önleyeceğiz" söylemini duyduk. Şimdi de sanki "döviz ve stok talebini kredi timleri ile önleyeceğiz" söylemi var. Yoksa, "elimizde listeler var" ne anlama geliyor? Bu tür ifadeler yerine, "döviz talebini uyguladığımız politikalarla sıçrattık" diyebilmek gerekir. Stok envanter yatırımını etkileyen unsurlar Olağan koşullarda üretimi olabildiğince az stok ile sürdürmek kuraldır. Çünkü stok tutmanın maliyeti vardır. Makro düzeyde ele alırsak, talep durumu iş çevriminin yönü, enflasyon, reel faiz, kredi bolluğu stoklarda değişmeye, stok yatırımına neden olur. Toplam talep artıyor, artması bekleniyor; döviz kurunun ve enflasyonun yükselmesi bekleniyor, reel faiz düşüyor; para, kredi bolluğu var diyelim. Bu durumda her üç stok için de talep artar, diğer talep unsurları gibi stok yatırımı da yükselir. Belirttiğimiz değişkenlerde tersine bir gelişme varsa, stoklara olan talep azalır, stokların düşmesi ile eksi stok yatırımı ortaya çıkar. Diğer yandan tedarik zinciri kırılmaları ve arz kısıtları ihtiyat amaçlı hammadde ve yarı mamül stok talebini yükseltir. Bu konularda bakınız Blinder ve Maccini 1991, Maccini, Moore ve Schaller 2004 vee Chikán ve Kovács 2009. 2021 sonundan bu yana Türkiye'de stok yatırımı talebini yükselten döviz kuru, enflasyon, reel faiz, kredi ve talep gelişmeleri olduğunu biliyoruz. Beklentilerin bozulmasıyla şirketlerin hammadde ve yarı mamül ithalatının yükseldiğini daha önce yazmıştım. Uygur 10 Mayıs 2022. Stok yatırımı talebinin yükselişini "enerji dışı ithalat/sanayi ihracatı" oranının yükselmesi ile açıklamıştım. TÜİK'in stok yatırımı verileri Yukarıda belirttiğim gibi, TÜİK, cari fiyatla stok yatırımını bir artık olarak ve GSYH hesaplamasında ortaya çıkan istatistik hatalarla birleştirerek yayınlıyor. Haliyle bu veriler güvenilir değildir. Yine de, GSYH hesabındaki hataların dönemden döneme benzer oranlarda seyrettiğini varsayarsak, cari fiyatla stok yatırımının yönünü TÜİK verilerinden izleyebiliriz. Tablo 1'de; Toplam yatırım = Stok yatırımı + Sabit sermaye yatırımı, cari fiyatlı GSYH oranı olarak verilmiştir. Tablo 1 Toplam, Stok ve Sabit Sermaye Yatırımları, Cari Fiyatlı GSYH Oranı %Kaynak TÜİK, GSYH, Harcama Yöntemiyle; Gayrisafi Sabit Sermaye Oluşumu Cari fiyatla "stok yatırımı/GSYH" oranı ortalama olarak 2020 ve 2021'de yüzde 4,3, ilk çeyreklerde yüzde 5'tir, 2022-I'de hızla yüzde 8,9'a yükselmiştir. Sabit sermaye yatırımı da çok yüksektir. Sonuçta "toplam yatırım/GSYH" 2022-I'de yüzde 38,1 gibi, benzer ülkelerle karşılaştırınca, çok yüksek bir orandır. ABD ve Avrupa'da stoklar büyük ölçüde toptan ve perakende ticaret kesimindedir, sanayide düşüktür. TÜİK bu tür verileri sağlamıyor. Toplam stok varsa, sektörel stok bilgisi de olmalıdır oysa. Ayrıca, stok yatırımının hammadde mi, yarı mamül mü, nihai ürün mü kaynaklı olduğunu bilmiyoruz. TCMB'nin ve İSO'nun bu yönde hangi bilgileri var acaba? Bilinmezler içinde mi tartışıyoruz yoksa? Kaynakça Blinder, Alan S. ve Louis J. Maccini 1991 "Taking Stock A Critical Assessment of Recent Research on Inventories." Journal of Economic Perspectives, 5 1 73-96. Chikán, A., & Kovács, E. 2009 "Inventory Investment and GDP Characteristics in OECD Countries." International Journal of Production Economics, 118, 2-9. Maccini, L. J., Moore, B. J., & Schaller, H. 2004. "The Interest Rate, Learning, and Inventory Investment." American Economic Review, 5, 1303-1327. Uygur, Ercan 10 Mayıs 2022 "Kredi, mevduat ve dış ticaret; kazananlar, kaybedenler", T24, Nihai karar verilmesi, artık davanın kesin olarak sonuçlandığını gösterir. Dava dosyasına bir karar verildiğini ve bu kararın hiç bir şekilde değiştirilemeyeceğini bildirir. Bu kararın kaydedilme durumu ise, verilen kararın kaydedildiğini 5, 2021İçindekiler1 Nihai karar demek ne demek?2 Nihai karar ne zaman verilir?3 Nihai sonuç ne demektir?4 Gerekçeli karar kaydedildi ne demek?5 Nihai karar kaydedildikten sonra ne olur?6 Nihai karar ne zaman kesinleşir?7 Dava sonucu nihai karar ne demek?Nihai karar demek ne demek?Nihai karar, hukuk yargılama süreçlerinde sıklıkla karşılaşabilecek olduğunuz ifadelerden olup; mahkeme tarafından iddia ve savunmaların dinlenmiş olduğu, gerekli incelemelerin tamamlandığı ve akabinde karar verilmiş olduğunu ifade karar ne zaman verilir?Yargılama sonucunda davanın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Hüküm, yargılamanın sonlandığı duruşmalarda verilir ve sözlü olarak bildirimde sonuç ne demektir?– Herhangi bir konuda alınan son karar, – Yargılama sonunda verilen karar, Özellikle mahkeme sonlandığı zaman sonuç için nihai karar yani verilmiş olan gerçek karar anlamı çıkmaktadır. Ayrıca herhangi bir durum adına bir karar alındığında bu nihai karar yani kesinleşmiş sonuç olarak karar kaydedildi ne demek?Gerekçeli karar, yargılama neticesinde mahkemenin ulaştığı hükmün, hangi hukuki nedenlere dayandığının mahkeme tarafından yazılı olarak karar kaydedildikten sonra ne olur?Bu ibareler genellikle dava dosyalarında daha çok görülüyor. Dava dosyalarının sonuçlarında veya gidişatında pek çok ibare kullanılıyor. Nihai karar verilmesi, artık davanın kesin olarak sonuçlandığını gösterir. Dava dosyasına bir karar verildiğini ve bu kararın hiç bir şekilde değiştirilemeyeceğini karar ne zaman kesinleşir?Kararın kesinleşmesi için hiçbir kanun yolunun kalmamış olması yani tüketilmiş olması gerekmektedir. Daha açık bir ifade ile temyiz edilmemiş karar temyiz süresi geçene kadar kesinleşmemiştir. Örnek olarak ağır ceza mahkemesinin vermiş olduğu karar verildiği anda sonucu nihai karar ne demek?2. isim, hukuk Yargılama sonunda verilen karar. Nihai karar, hukuk yargılama süreçlerinde sıklıkla karşılaşabilecek olduğunuz ifadelerden olup; mahkeme tarafından iddia ve savunmaların dinlenmiş olduğu, gerekli incelemelerin tamamlandığı ve akabinde karar verilmiş olduğunu ifade edilmektedir. Nihai karar verilmesi, artık davanın kesin olarak sonuçlandığını gösterir. Dava dosyasına bir karar verildiğini ve bu kararın hiç bir şekilde değiştirilemeyeceğini bildirir. Bu kararın kaydedilme durumu ise, verilen kararın kaydedildiğini 5, 2021İçindekiler1 Nihai karar kaydedildi cezasi nedir?2 Nihai karar kaydedildi açıklaması nedir?3 Nihai karar temyiz edilir mi?4 Nihai karara itiraz edilir mi?5 Nihai karar kaydedildikten sonra ne olur?6 Karar türü kaydedildi ne demek?7 Nihai karar sonucunu nasıl öğrenebilirim?8 Nihai karara itiraz nedir?Nihai karar kaydedildi cezasi nedir?Ceza davasında nihai karar kaydedildi ne demek diye merak edenler için kesin mahkeme sonucu olduğunu belirtmek gerekir. Bir davada hakim tarafından verilen hüküm olarak da karşımıza çıkar. Nihai karar dava dosyasına aktarıldıktan sonra değiştirilmesi gibi bir durum söz konusu karar kaydedildi açıklaması nedir?Hukukta nihai karar kaydedilme durumu, verilmiş olan bir kararın artık değiştirilemeyeceğini ve verilen bu kararın kaydedildiğini karar temyiz edilir mi?Buna göre mahkemelerce verilen nihaî kararlara karşı temyiz yoluna başvurulması mümkündür. Ancak kanunlardaki özel hükümler gereği kesin olduğu belirtilen kararlar ile miktar veya değeri Kanunda öngörülen sınırın altında kalan kararların temyizi kabil karara itiraz edilir mi?Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle karar kaydedildikten sonra ne olur?Bu ibareler genellikle dava dosyalarında daha çok görülüyor. Dava dosyalarının sonuçlarında veya gidişatında pek çok ibare kullanılıyor. Nihai karar verilmesi, artık davanın kesin olarak sonuçlandığını gösterir. Dava dosyasına bir karar verildiğini ve bu kararın hiç bir şekilde değiştirilemeyeceğini türü kaydedildi ne demek?Nihai karar demek davanın bittiğini ve bunla ilgili kararın verildiği demektir. Siz duruşmada olmadığınız için karar gıyabınızda yani yokluğunuzda verildiğinden dolayı bu kararla ilgili kesin karar yazıldığında tarafınıza yazılı tebligat olarak hüküm kararı karar sonucunu nasıl öğrenebilirim?Sorusuna çözüm arayanlar için takip edilmesi gereken yollar şu şekildedirDilekçe verilerek ilgili kurumlara başvuru yapılmasıUYAP bilgi bankasından sorgulama yapılması ve bilgi adresi ya da E-Devlet Sisteminden sorgulama işlemlerinin yapılmasıNihai karara itiraz nedir?Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hallerde mahkeme kararlarına karşı başvurulan, kural olarak kararın infazını ertelemeyen ve kararın hem hukuksal hem maddi yönden denetimini içeren kanun yoluna itiraz denilmektedir. Gerekçeli karar, yargılama neticesinde mahkemenin ulaştığı hükmün, hangi hukuki nedenlere dayandığının mahkeme tarafından yazılı olarak açıklanmasıdır. Gerekçeli karar, mahkemelerin yargılamanın konusu iddia ve savunmayı, vakıa, delil ve talepleri değerlendirerek hangi yasal nedenlerle hüküm kurduğunu açıklamak üzere yazdığı kararıdır. Gerekçeli karar, mahkemelerin verdiği kararın hukuka uygun olup olmadığının denetlenmesini sağlayarak keyfiliği önler. Mahkeme kararını tebliğ alan taraflar, kararın gerekçesine bakarak beğenmedikleri kararlara karşı üst bir yargı merciine itiraz, istinaf, temyiz gibi kanun yollarına başvurabilirler. Mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılmak zorundadır Anayasa Gerekçeli karar, tarafların yargılamada ileri sürdüğü iddia ve savunmaların tartışıldığı, hangi iddia veya savunmanın diğerine üstün tutulduğunun, ulaşılan sonuca nasıl ulaşıldığının mahkeme tarafından yazılı olarak açıklanmasıdır. Gerekçeli kararın yazılması ile davanın tarafları davanın neden lehe veya aleyhe sonuçlandığını açık bir şekilde anlamış olur. Gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür. Gerekçe; hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve maddi olaya uygun açıklamasıdır. Gerekçenin dosyadaki bilgi ve belgelerin yerinde değerlendirildiğini gösterir biçimde; geçerli, yasal ve yeterli olması gerekir. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi yasa koyucunun amacına uygun düşmez ve uygulamada keyfiliğe yol açar Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Gerekçeli kararın anlaşılır, açık ve seçik bir şekilde yazılması gerekir. Eksik, şekli ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının hukuki dinlenilme hakkının ihlâlidir Gerekçeli karar hakkının ihlal edilmesi, adil yargılanma hakkı kapsamında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru konusu yapılabilir. Bireysel başvuru yoluyla ihlalin tespiti, tazminat ve yeniden yargılanma talep edilebilir. Uygulamada, mahkemeler hüküm fıkrasını “kısa karar” şeklinde duruşma tutanağına yazmak suretiyle hükmü son duruşmada açıklamakta, hükmün gerekçesini yani gerekçeli kararı ise kısa karara aykırı olmamak kaydıyla kanunen belirlenen süre içinde daha sonra yazarak ilgililere tebliğ etmektedir. Daha sonra yazılan gerekçeli kararın hüküm fıkraları, duruşmada yazılan son kısa kararın hüküm fıkralarına aykırı olamaz. Örneğin, duruşmada tefhim edilen kısa kararda “davacının davalıya TL ödemesine” şeklinde hüküm fıkrası yazıldıktan sonra gerekçeli kararda “davacının davalıya tarihinden itibaren faiz işletilmek üzere TL ödemesine” şeklinde hüküm fıkrası yazılamaz. Gerekçeli kararda kısa karardaki hüküm fıkraları aynen korunarak sadece hükmün gerekçesi eklenmelidir. Hukuk ve Ceza Yargılamalarında Gerekçeli Karar Mevzuatı 1. Hukuk Mahkemesinde Gerekçeli Karar Özel hukuk uyuşmazlıkları tazminat, alacak, boşanma, ticari davalar vb. ile idari davalara bakan mahkemelerin her türlü kararı gerekçeli yazılmak zorundadır 6100 sayılı HMK Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 maddenin 1. fıkrasının 3. bendine göre; mahkeme kararlarında iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşmadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma nedenleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebebin açıkça gösterilmesi zorunludur HMK göre, mahkemenin gerekçeli kararı aşağıdaki hususları içermelidir Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri. Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini. Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını. Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi. Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. 2. Ceza Mahkemesinde Gerekçeli Karar Ceza davalarına bakan mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır 5271 sayılı CMK “Gerekçe” kısmında; mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmelidir Mahkumiyet hükmünün gerekçesinde gösterilmesi gereken noktalar ise 5271 sayılı CMK’nın 230. maddesinde yer almaktadır 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu CMK Madde 230 1 Mahkumiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir a İddia ve savunma, bunların dayandırıldığı ve mahkemece toplanan kanıtların neler olduğu, b Kanıtların tartışılması, değerlendirilmesi ve reddedilen veya kanıtlama yönünden üstün tutulan ve kabul edilen kanıtlar ve nedenleri, c Tüm bunların ışığında ulaşılan kanı; sanığın suç oluşturduğu kabul edilen eylemi, bunun yasal unsurları ve nitelendirmesi, uygulanacak kanun maddesi, ç Cezayı ağırlatan ve hafifleten yasal ve değerlendirmeye bağlı nedenlerle cezayı kaldıran yasal nedenlerin bulunup bulunmadığı, bunlara ilişkin istemlerin kabul veya reddiyle temel cezanın belirlenmesine ilişkin nedenler, d Cezanın ertelenmesine, tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirinin uygulanmasına yönelik veya bu konulardaki istemlerin kabul veya reddine ilişkin dayanaklar gösterilecektir. 2 Beraat hükmünün gerekçesinde, 223 üncü maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir. 3 Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223 üncü maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir. 4 Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi halinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir. Özellikle vurgulayalım ki; ceza mahkemeleri kararlarında hükmün esasını oluşturan hüküm fıkrasında kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme imkanının bulunup bulunmadığının, başvurma imkanı varsa süresi, şekli ve merciinin açıkça gösterilmesi gerekir 5271 sayılı CMK’nın 232/6. Gerekçeli Karar Ne Zaman Yazılır? Ceza, hukuk ve idari mahkemeler usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda davanın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim duruşmada sözlü bildirim olunur. Tüm mahkemelerde hükmün tefhimi, hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek taraflara duruşmada okunması yoluyla gerçekleştirilir. Kural olarak hükmün gerekçesi de bu duruşmada açıklanmalıdır. Ancak, uygulamada mahkemeler önce kısa karar denilen hükmün sonuç kısmını duruşma tutanağına geçirerek taraflara açıklamakta, hükme dair gerekçeli kararı daha sonra yazarak taraflara tebliğ etmektedir. Hükümle birlikte taraflara son duruşmada bildirilmeyen gerekçeli kararın yazılması süresi, ceza ve hukuk mahkemelerinde farklılık arz etmektedir Hukuk, idare ve vergi mahkemelerinde sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği duruşmada bildirildiği hâllerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir HMK 294/4. Hükmün tefhiminden sonraki bir zamanda yazılan gerekçeli kararın, davanın taraflarına, feri ve asli müdahile tebliğ edilmesi zorunludur. Ceza mahkemelerinde ise, hükmün gerekçesi tümüyle tutanağa geçirilmemişse, yani gerekçeli karar açıklanmamışsa, hükmün taraflara duruşmada bildirilmesinden itibaren en geç 15 gün içinde yazılarak dava dosyasına konulması gerekir CMK Gerekçeli Karar Nasıl Yazılır? 1. Hukuk Mahkemelerinde Gerekçeli Kararın Yazılması Hukuk mahkemelerinde gerekçeli kararın kim tarafından yazılacağı ile ilgili açık hüküm vardır. Hukuk mahkemelerinde gerekçeli karar, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır HMK Hukuk mahkemelerinde gerekçeli karar şu şekilde yazılmalıdır Mahkeme kararlarında iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşmadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, delillerin ret ve üstün tutulma nedenleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebebin açıkça gösterilmesi zorunludur. Yerel mahkemenin hangi delillerle sonuca ulaştığını değil, dayanılan delillerde yer alan hangi vakıanın kabul edildiğini Yargıtay denetimine elverişli şekilde gerekçeli olarak açıklaması zorunludur 2. Ceza Mahkemelerinde Gerekçeli Kararın Yazılması 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda açık hüküm olmamasına rağmen uygulamada ceza mahkemelerinde gerekçeli karar, asliye ceza mahkemesinde davaya bakan hakim, ağır ceza mahkemesinde mahkeme başkanı veya üye hakimlerden biri tarafından yazılmaktadır. Ceza mahkemelerinde gerekçeli karar şu şekilde yazılmalıdır “Ceza mahkemesi” kararlarının Yargıtay denetimine olanak sağlayacak şekilde açık olması ve Yargıtayın bu işlevini yerine getirebilmesi için kararın dayandığı tüm kanıtların, bu kanıtlara göre mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmelerin, sanığın eylemlerinin ne olduğunun açık olarak gerekçeye yansıtılması gerekir Uygulamada, kısa karar yazılır yazılmaz UYAP veya E-devlet kaydına “gerekçeli karar yazıldı” ibaresi düşülmektedir. Halbuki, mahkemeler önce kısa kararı son duruşmada yazmakta, gerekçeli karar ise duruşmadan çok sonraki bir tarihte yazılmaktadır. Kısa Karar ile Gerekçeli Kararın Arasında Çelişki Olması Hakimin son oturumda tutanağa yazdırıp tefhim ettiği taraflara bildirdiği kısa karar, esas karar olup, sonradan yazılan gerekçeli kararın bu kısa karara aykırı olmaması gerekir. Gerekçeli kararda, kısa hükmün aynen bulunması ancak bu kararın gerekçesinin açıklanması lazımdır. Gerekçeli karar ile kısa kararın değiştirilmesi mümkün olmayıp, gerekçeli kararın kısa karara uygun yazılması şarttır. Esasen, kısa kararı yazıp, duruşmada bunu bildirmiş olup davadan el çeken hakim, artık bu kararını değiştirmesi yasal açıdan imkansızdır. Hukuk mahkemelerindeki yargılamalarda gerekçeli karar ile kısa karar arasında çelişki olması halinde, gerekçeli karar yok hükmünde kabul edilmektedir HMK’nın 298/2 maddesi gereğince sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun olması, tefhim edilen kısa karara aykırı olmaması gerekir. Aksi halde, yargılamanın aleniyeti ilkesi zedelenmiş ve mahkeme kararına güven sarsılmış olacaktır. Asıl olan tefhim edilen kısa karardır. Gerekçeli kararın kısa karara uygun olmaması, çelişki yaratır ve gerekçeli kararın yok hükmünde olduğu anlamına gelir. Belirtmek gerekir ki, kısa karar ile gerekçeli karar çelişkisi, İçtihadı Büyük Genel Kurulu’nun gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Kararı gereğince bozma nedenidir Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olması halinde, ceza mahkemesi kararlarının infazı kısa karara göre yapılmalıdır Yargıtay Ceza Genel Kurulunun tarih ve 18/18 Sayılı kararında da vurgulandığı üzere, gerekçe kısa karara eklenmek üzere yazılır. Bu sebeple de bunda ayrıca bir uygulama yapılması ve gösterilmesi gerekmez. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun gün ve Sayılı kararında da sonradan yazılan gerekçeli kararda kısa kararda yer almayan hususlara yer verilmesinin, eksik yazılmış kısa karara geçerlilik kazandırmayacağı belirtilmiştir. Asıl olan yargılama sonunda açıklanan kısa kararhüküm fıkrasıdır. Bir çelişki halinde, ister sanığın lehinde, isterse aleyhinde olsun, okunmuş bulunanın esas alınması gerekir, mahkemenin hatasını düzeltmek için de olsa, sonucu değiştirme yetkisi yoktur. Gerekçeli kararda yazılı mahkumiyet hükmünün infazı sırasında vaki olacak başvuru veya tereddüt sebebiyle 5275 Sayılı Kanunun 98. maddesi uyarınca gerekçeli kararın kısa karara göre düzeltilmesi, infaz işlemlerinin kısa karara göre yapılmasının sağlanması mümkün bulunmaktadır YCGK-Karar 2010/260. Gerekçeli Kararın Tebliği, Kesinleşmesi, İstinaf ve Temyiz Gerekçeli karar yazıldıktan hemen sonra taraflara tebliğ edilir. Hukuk mahkemelerinde genel olarak gerekçeli karar aleyhine istinaf kanun yolu başvuru süresi, kararın tebliğinden itibaren 2 haftadır. Hukuk mahkemelerinin kararları aleyhine istinaf başvurusu üzerine şartları varsa Bölge Adliye İstinaf Mahkemesi’nin kararına karşı da tebliğinden itibaren 2 hafta içinde temyiz başvurusu başvurulabilir. Ceza mahkemelerinde gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde istinaf kanun yoluna başvurmak mümkündür. İstinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, şartları varsa Bölge Adliye İstinaf Mahkemesi’nin kararına karşı da 15 gün içinde temyiz kanun yoluna başvurulabilir. Gerekçeli kararın kaç günde tebliğ edileceği kararın yazılma süresi ve PTT vasıtasıyla gönderileceğinden postada harcanacak süreye göre farklılık gösterir. Kararın tebliğe çıkarılması demek, kararın ilgili tarafa tebliğ edilmek üzere postaya verildiği anlamına gelir. Gerekçeli karar tebliğ edilmezse, hüküm, kesinleşmemiş olur. Gerekçeli kararın kesinleşmesi, kanun yollarına başvurulmaması veya başvurulmuşsa istinaf ve temyiz incelemesi yapan üst dereceli mahkemelerin de hükmü hukuka uygun bulması halinde mümkündür. Gerekçeli kararın kesinleşmesiyle, kararın hüküm fıkrasına uygun bir şekilde infaz edilmesi gerekir. Hukuk, İdari ve Ceza Mahkemeleri Nelerdir? Özel hukuk davalarına bakan mahkemeler üçe ayrılır Asliye Hukuk Mahkemesi, Sulh Hukuk mahkemesi, Özel Mahkemeler Asliye Ticaret Mahkemesi, Tüketici Mahkemesi, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, Aile Mahkemesi, Kadastro Mahkemesi, İş Mahkemesi vb. gibi. Ceza yargılamaları temel olarak üç tür mahkemede yapılmaktadır Ağır ceza mahkemesi, Asliye ceza mahkemesi, Özel Mahkemeler Çocuk mahkemesi, çocuk ağır ceza mahkemesi, fikri ve sınai haklar ceza mahkemesi gibi mahkemelerde yapılmaktadır. Ancak, ceza yargılamalarının yapıldığı esas görevli mahkemeler asliye ceza ve ağır ceza mahkemeleridir. Bu iki mahkeme dışındaki diğer tüm ceza mahkemeleri özel kanunlarla kurulmuş özel mahkemelerdir. Hukuk ve ceza mahkemelerinin son kararlarına karşı istinaf başvurusu Bölge Adliye İstinaf Mahkemesi, temyiz başvurusu ise Yargıtay tarafından yerine getirilir. İdari davalara bakan mahkemeler şunlardır İdare mahkemesi İlk derece mahkemesi, Vergi mahkemesi İlk derece mahkemesi, Bölge idare mahkemesi İstinaf mahkemesi, Danıştay Temyiz mahkemesi ve bazı idari davalar için ilk derece mahkemesi. Gerekçeli Karar İstinaf ve Yargıtay Kararları Gerekçeli Kararda Delillerin Tartışılması Anayasanın 141/3, CMK’nın 34 ve 230. maddelerine göre Yargıtayın gerekçe üzerinde tutarlılık denetimini yapabilmesi için, kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların ve sabit görülen fiilin, iddianın, savunma ile tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin, hangi anlatımın ne gerekçeyle diğerine üstün tutulduğunun açık olarak kurulacak hükmün gerekçesine yansıtılması ve mahkemece ulaşılan kanaatin ortaya konulması gerekirken yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması, bozma nedenidir Yargıtay 9. Ceza Dairesi -Karar 2020/453. Anayasa’nın 141, CMK’nın 34, 230, 232 ve 289/1-g maddelerinin amir hükümleri uyarınca hakimlerin ve mahkemelerin her türlü kararının gerekçeli olarak yazılmasının zorunlu olduğu nazara alınarak, gerekçede delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin tahlil ve tartışması yapılarak, hangi kanıtla neden bu sonuca varıldığının bütün iddialar bakımından ayrı ayrı irdelenerek ortaya konması, bütün delillere itibar edilme veya edilmeme nedenlerinin vurgulanması, maddi gerçeğin tarafları inandıracak ve Yargıtay denetimine olanak verecek açıklıkta ifade edilmesi gerektiği gözetilmeden ve bu ilkelere uyulmadan yazılı biçimde yetersiz gerekçeyle, Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi aşamasında, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, aslının kaybedildiği iddia edilen dosya kapsamına fotokopisi sunulan 31/08/2005 tarihli ibra belgesinin …a gösterilerek tarafınca düzenlenip düzenlenmediğinin sorulması, sanığın savunmasında bildirdiği hususlarının açıklığa kavuşturulması için katılan ve sanığın dinlenilmelerini istedikleri icra takip dosyası avukat ve/veya taraflarının çağrılarak beyanlarının tespit edilmesi ve gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırılmasından sonra hasıl olacak sonuca göre sanığın hukuki durumunun ve suç vasfının tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde beraat kararı verilmesi, bozma nedenidir Yargıtay 9. Ceza Dairesi - Karar 2020/286. Gerekçeli Kararın Kısa Kararla Çelişkili Olacak Şekilde Yazılması Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı Hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu sebeple bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Bilindiği üzere tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra Hâkimin, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun HMK uyarınca kararlarını gerekçesi ile birlikte tam olarak yazması ve hüküm sonucunu HMK’nın 297 /2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Mahkemece yargılama sonunda verilen bu kısa karar, bir davayı sona erdiren temyizi mümkün olan nihai son kararlardandır. Bu kararla mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. Bu aşamadan sonra yapılması zorunlu iş, gerekçeli kararı kısa karar doğrultusunda ve yasal gerekçeleriyle birlikte mahkemenin yazmasından ibarettir. Artık bu karardan dönme rücu olanaklı olmadığı gibi, kararın asli unsurlarından olan gerekçenin de hüküm fıkrasına uygun biçimde yer alması gerekir Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1991/7 E. ve 1992/4 K. sayılı ve tarihli kararı. Esasen ilamın tefhim edilen karara uygun yazılması ve gerekçe taşıması kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardan olup, bu kurala kanun koyucu HMK’nın 294, 298. maddeleriyle varlık kazandırmıştır. Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı ise HMK’nın 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Ne var ki, uygulamada HMK’nın 294. maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu sebeplerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan Hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine dair Anayasanın 141. maddesiyle buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile Hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama Yargı, Yargıç ve Kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz Yargıtay 21. Hukuk Dairesi - Karar 2017/2825. Gerekçeli Kararın Duruşmada Tefhim Edilmesi Halinde Usul tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın göre; kararın tefhimi için hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanamadığı ve bu nedenle zorunlu olarak hüküm özetinin tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir. Bu hüküm doğrultusunda, hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilmediği hallerde gerekçeli kararın taraflara tebliği zorunludur Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın İkinci Bölüm gün ve 2012/1034 Başvuru sayılı kararı da aynı yöndedi . Mahkemece, taraflara tefhim edilen kısa kararda hüküm özeti hükmün tüm unsurları yer almakla birlikte kararın gerekçesinin tefhim edilememesi halinde temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlar. Ancak, hüküm tüm unsurları ve gerekçesi ile birlikte tefhim edilmiş ise artık hükmün HMK’nın 321/2 maddesine göre usulüne uygun ve eksiksiz bir biçimde tefhim edildiği kabul edilir ve temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren başlar. 5521 sayılı Kanun’un yer alan ve temyiz süresinin başlangıcına esas alınan tefhim kavramının “hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal” olarak anlaşılması zorunludur. Tarafların, gerekçeli karar tebliğ edilmeden önce, temyiz süre tutum dilekçesi veya gerekçeli temyiz dilekçesi sunmak suretiyle kararı temyiz ettikleri hallerde, kararın gerekçesini dikkate alarak yeni temyiz gerekçelerine dayanması mümkün olduğundan, gerekçeli kararın taraflara tebliği gerekir. Davanın tümden kabul veya tümden reddedildiği hallerde, reddedilen bir talebi bulunmadığından davacının veya davacı yararına kurulan bir hüküm bulunmadığından davalının kararı temyizde ilke olarak hukuki yararı bulunmadığı kabul edilmekte ise de tarafların kararın gerekçesini temyiz etme hakları bulunduğundan gerekçeli karar taraflara tebliğ edilmelidir. Mahkemece oluşturulan direnmeye ilişkin gerekçeli kararın davacı vekiline tebliğ edildiğine dair dosyada herhangi bir bilgi veya belgeye rastlanamamıştır. O halde, mahkemece yapılacak iş; öncelikle direnmeye ilişkin gerekçeli kararın, davacı vekiline yöntemine uygun olarak tebliği ile temyiz süresinin geçmesinin beklenmesi; direnme kararının temyiz edilmemesi halinde bu şekliyle, temyizi halinde ise devamı işlemler de tamamlanarak ondan sonra dosyanın son kontrolünün yapılıp, eksiksiz olmak üzere temyiz incelemesi yapılmak üzere Hukuk Genel Kurulu’na gönderilmesi olmalıdır Yargıtay HGK - Karar 2014/1000. Kısa ve Gerekçeli Kararda İstinaf Süresinin Kanundan Fazla Gösterilmesi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesine göre; “İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar.” Somut olayda; İlk derece mahkemesinin kısa ve gerekçeli kararında, istinaf kanun yoluna başvuru süresinin 15 gün olarak belirtildiği, gerekçeli kararın davalı vekiline 28/03/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin mahkemece belirtilen 15 günlük sürenin son gününde, ancak yasayla düzenlenen iki haftalık süre geçtikten sonra, 12/04/2017 tarihinde kararı istinaf ettiği anlaşılmaktadır. Anayasanın, “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlığı altında düzenlenen 40. maddesinin ikinci fıkrasında, devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu ifade edilmiştir. Yine 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinin “ç.” bendi uyarınca da hükümde, kanun yolları ve süresinin gösterilmesi zorunluluktur. Kanun yollarına ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345 ve 361. maddelerinde düzenlenen süreler, hakim tarafından değil, kanun tarafından tayin edilen süreler olmalarına rağmen, mahkeme kararında bu sürelerin ve başvurulacak merciin belirtilmesi gerekmektedir. Mahkemelerin bunları salt göstermesi yetmez; aynı zamanda doğru olarak da göstermeleri zorunludur. Yargı kararlarına başvurulacak kanun yolu ile süresinin hükümde açıkça ve doğru olarak gösterilmemiş olması, hak arama hürriyetinin ihlal edilmesine sebep olacaktır. Anayasanın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş; yine taraf olduğumuz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde de, herkesin kişisel hak ve yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını mahkeme önüne getirme hakkı güvence altına alınmıştır. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar, mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir. Nitekim, Anayasa Mahkemesi de birçok kararında; başvurucuların gerekçeli kararda belirtilen süreye güvenerek hareket etmesinin makul görülebileceği, mahkemenin kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü dikkate alındığında, temyiz süresinin mahkeme kararında farklı belirtilmiş olması karşısında, kanunda belirtilen süre olduğu kabul edilerek, dilekçenin reddine karar veren değerlendirmelerin, mevzuat hükümleri çerçevesinde ve öngörülebilirlik sınırları içinde olduğunun kabul edilemeyeceği, yapılan yorumun başvurucuların temyiz hakkını kullanmayı imkânsız kılacak ölçüde ve aşırı şekilci bir yaklaşımla elde edildiği, bu açıdan kararın, başvurucuların mahkemeye erişim hakkını zedelediği sonucuna ulaşarak, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Anayasa Mahkemesinin 2014/819 başvuru numaralı ve tarihli 29757 sayılı ve tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan kararı Hal böyle olunca, Bölge adliye mahkemesince; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, istinaf başvurusunun süresinde olduğu kabul edilip, yerel mahkeme kararının esastan incelenmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile, davalının mahkemeye erişim hakkını zedeleyecek şekilde, istinaf dilekçesinin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir Yargıtay 3. Hukuk Dairesi-Karar2020/2173. Ceza Mahkemesi Kısa Kararında Olmayan Hüküm Fıkrasına Gerekçeli Kararda Yer Verilmesi Açıklamakla hükmün esasını oluşturan kısa kararda yer almadığı halde, gerekçeli kararın delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi bölümünde “sanığın kamunun uğradığı zararı karşılamaması nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmemiştir” gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmesi hukuka aykırıdır Yargıtay 8. Ceza Dairesi - Karar 2010/13831. İhtiyati Tedbir Kararları Gerekçeli Karar Şeklinde Yazılmalıdır İhtiyati tedbir isteyen vekili, şirket tasfiyesine dair açtığı asıl davada, ayrıca şirketin borçlandırılması, aktiflerinin azaltılmasına yönelik satışların durdurulması ve vadeli satışların engellenmesi hususunda ihtiyati tedbir isteminde bulunmuş, mahkemece, ön tensip tutanağının 17 numaralı ara kararı uyarınca ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmiş, ayrıca bir gerekçeli karar yazılmamıştır. İhtiyati tedbire itiraz edenler vekili, ihtiyati tedbir kararına dair itiraz dilekçeleri sunmuşsa da, bu hususta ilk duruşma gününü kadar bir karar verilmemiş, ilk duruşmada, itirazın incelenmesi bağlamında yine ara kararla ihtiyati tedbirin devamına karar verilmiş, yine ayrıca gerekçeli bir karar yazılmamıştır. İhtiyati tedbir kararı 391/2. maddesi uyarınca gerekçeli karar şeklinde yazılması gerekmekte olup, esasen Yargıtay denetiminin de gerekçeli karar üzerinden yapılması mümkündür. İhtiyati tedbir kararına itiraz sonucu verilen kararların da gerekçeli karar şeklinde yazılması gerektiği izahtan varestedir. Mahkemece, gerek ihtiyati tedbir kararı gerekse, ihtiyati tedbire itirazın incelenmesi bağlamında verilen karar usulüne uygun müstakil gerekçeli bir karar şeklinde yazılmadığından, bu durum 1982 Anayasası’nın 141. maddesine göre, tüm mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiği hükmüne ve 391/2. maddesine aykırı olup, kararın bozulması gerekmiştir Yargıtay 11. Hukuk Dairesi - Karar 2013/11854. 6100 sayılı HMK’nın 394/5. maddesi uyarınca, karşı taraf kendisi dinlenmeden yokluğunda verilmiş olan ihtiyati tedbir kararlarına itiraz edebilir. İtiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabilir. Ancak temyiz edilen bir kararın Yargıtay tarafından temyiz incelemesinin yapılabilmesi için öncelikle kararın taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi ve süresi içerisinde temyiz edilmiş olması; ayrıca verilen kararın kapsamında gerekçeli karar şeklinde yazılması gerekmekte olup, esasen Yargıtay denetiminin de gerekçeli karar üzerinden yapılması mümkündür. 1982 Anayasası’nın 141. maddesine göre, tüm mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerekmektedir. Temyiz edilen kısa karar, bu hususları kapsamadığından, temyiz denetimi mümkün değildir. Bu durumda, mahkemece, ihtiyati tedbir kararına itirazın reddine dair karar verilmesi üzerine, hükümleri uyarınca usulüne uygun şekilde gerekçeli karar yazılmamış olduğundan kararın bozulması gerekmiştir Yargıtay 11. Hukuk Dairesi - Karar 2013/14109. Mahkeme Kararının Usulüne Uygun Gerekçe İçermemesi Bir mahkeme kararının gerekçesi o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar. Kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur. Mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nın 27., 297. maddeleri işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/6-18 Esas-2011/30 Karar sayılı, gün ve 2007/3-981/936 sayılı; gün ve 2008/14-29/4 sayılı kararları. Yine, bazen bir mahkeme kararının, başka bir dava yönünden kesin hüküm veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi konularda yapılacak hukuksal değerlendirmelerin sağlıklı olabilmesi de, o kararın yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür Hukuk Genel Kurulu’nun tarih ve 2006/11620 esas, 2006/659 karar sayılı kararı. Somut olayda; alacaklı vekili icra mahkemesine yaptığı başvuruda, icra müdürlüğünün menkul ihalesinin kesinleşmesinin ardından KDV, cezaevi yapı pulu harcı, tahsil harcı ve damga vergisine ilişkin çıkardığı muhtıra sonucunda verilen satışın düşürülmesine ilişkin kararının iptalini; kabul edilmemesi halinde ise ihale konusu menkuller üzerindeki haczin kalkacağı gerekçesine dayalı olarak borçluya teslimine dair verilen tarihli icra müdürlüğü işlemini şikayet konusu yapmıştır. Mahkemece, istemin reddine dair verilen kararın, yukarıda açıklanan nitelikte bir yasal gerekçeyi içermediği anlaşılmakla, kararın bozulması gerekmiştir Yargıtay 12. Hukuk Dairesi - Karar 2015/28804. Boşanma Davasında Kısa Karar ile Gerekçeli Karar Arasında Çelişki Mahkemece kısa kararda “ Velayeti anneye verilen çocuk için aylık 300,00 TL tedbir nafakasının dava tarihinden itibaren davalıdan alınarak velayeten davacıya verilmesine, hükmün kesinleşmesinden itibaren iştirak nafakası olarak sürdürülmesine” karar verilmesine rağmen, gerekçeli kararın hüküm kısmında “ Dava tarihinden itibaren aylık 300,00 TL tedbir nafakasının davalı …den alınarak davacı …e verilmesine, hükmün kesinleşmesinden itibaren yoksulluk nafakası olarak sürdürülmesine” karar verilmiş ve kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 294/3. maddesi uyarınca, hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz HMK m. 298/2. Buna göre, tefhim edilen hüküm sonucu yanlış da olsa, gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna uygun düzenlenmesi gerekmektedir. Yanlışlık ancak temyiz/kanun yoluna başvurulması ve kararın bozulması halinde düzeltilebilir. Tefhim edilen ve duruşma tutanağına geçirilen hüküm sonucu ile gerekçeli karar arasındaki aykırılık diğer yönler incelenmeden tek başına bozma sebebi olur. O halde mahkemece yapılacak iş, tarihli 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı gözetilerek yeniden karar oluşturmaktan ibarettir Yargıtay 2. Hukuk Dairesi - Karar 2018/9148. Kısa Karar İle Gerekçeli Karar Arasında Farklılık Bozma Nedenidir Son oturumda tefhim edilen “Davanın kabulüne, ödeme emrinin iptaline, davacı şirketin, Şirketi ile ticari ve alacak borç ilişkisinin bulunmadığının tespitine” şeklindeki kısa kararın; “Dava dışı San. Davacı K. Boru şirketinden her hangi bir alacağı bulunmadığı dosya kapsamı ile anlaşıldığından Sigorta Kurumunun Davacı Şirket aleyhine açılan davanın Kabulüne İcra takibinin iptaline” şeklindeki gerekçeli karara aykırı olduğu zaptın ve kararın incelenmesinden açıkça anlaşılmaktadır. Öte yandan konuyla ilgili günlü ve 991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Karan uyarınca bu aykırılığın giderilmesi suretiyle gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gereği açıktır. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir Yargıtay 10. Hukuk Dairesi - Karar 2002/10199. Mahkemece tefhim edilen kısa kararda, davanın kısmen kabul ve kısmen reddine karar verildiği halde; gerekçeli kararda, davanın kabulüne karar verilmiştir. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirine uygun olması zorunludur. Kararların farklı ve çelişkili olması mahkemelere olan güven ilkesini zedeler. gün, 1991/7 esas ve 1992/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ayarınca kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması bozma nedenini oluşturur. Temyiz itirazlarının bu nedenle kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir Yargıtay 16. Hukuk Dairesi - Karar 1993/10748. Davacı-davalı kocanın maddi tazminat istemi hakkında kısa kararda ret hükmü kurulmasına karşılık, gerekçeli kararda bu konuda bir karar verilmeyerek çelişki yaratılmıştır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının uyarınca kararın tefhimi en az belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Bu durumda gerekçeli kararın, tefhim edilen karar yanlışta olsa, buna uygun düzenlenmesi gerekmektedir. Yanlışlık ancak temyiz yoluna başvurulması ve kararın bozulması halinde düzeltilebilir. Tefhim edilen kararla gerekçeli karardaki aykırılık diğer yönler incelenmeden tek başına bozma sebebi olur. O halde mahkemece yapılacak iş, tarihli 7/4 Sayılı içtihadı birleştirme kararı gözetilerek yeniden karar oluşturmaktan ibarettir Yargıtay 2. Hukuk Dairesi - Karar 2011/10389. Süre Tutum Dilekçesinde Gerekçeli Kararın Tebliği İstemi Süre tutum dilekçesinde gerekçeli kararın kendisine tebliğini isteyen sanığa tebliğ için çıkartılan gerekçeli hükmün, Tebligat Kanunun aykırı olarak, davada taraf olan eşi …’ e tebliğ edilmesi nedeniyle geçersiz olduğu, bu nedenle hükmün usulüne uygun olarak sanığa tebliği ile, tebligat ilmühaberi ile birlikte verilmesi halinde gerekçeli temyiz dilekçesi de eklenerek incelenmek üzere dairemize gönderilmesi için Yargıtay C. Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE karar verilmiştir Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar 2011/1446. Sanığın dosyaya süre tutum dilekçesi sunduğu ve gerekçeli kararın kendisine tebliğ edilmesini istediği, ancak gerekçeli kararın sanığa tebliğ edilmediği anlaşılmakla; gerekçeli kararın sanığa usulüne uygun tebliği ile ek temyiz dilekçesi sunması halinde bu dilekçesi de eklenip bu hususta ek tebliğname düzenlendikten sonra iadesi için dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar verilmiştir Yargıtay 7. Ceza Dairesi - Karar 2015/22265. Mahkeme Direnme Kararında Gerekçe Nasıl Yazılmalıdır? Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar. Hükmün hedefine ulaşmasını engeller, Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Ayrıca bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisi yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği gibi bozma kararı karşısında uyulup uyulmama yönünden varılacak sonucun ortaya konulması dolayısıyla direnme ve uymaya yönelik hüküm fıkralarının da aynı unsurları taşıması gerektiği aşikardır. Nitekim, Yargıtay’ın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir Hukuk Genel Kurulu’nun gün 323/391 sayılı; Hukuk Genel Kurulu’nun gün 281-415 sayılı; Hukuk Genel Kurulu’nun gün 355-440 sayılı; Hukuk Genel Kurulu’nun gün ve 2007/3-981/936 sayılı; Hukuk Genel Kurulu’nun gün ve 2008/14-29/4; Hukuk Genel Kurulu’nun gün ve 2009/9-397/453; Hukuk Genel Kurulu’nun gün ve 2012/9-839/ 2012/833; Hukuk Genel Kurulu’nun gün ve 2012/9-1681 E., 2013/831 K.; Hukuk Genel Kurulu’nun gün ve 2012/9-1686 E., 2013/1374 K. sayılı ilamları. Diğer taraftan, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunludur. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388. maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında tereddüte yol açacak çelişkiler taşımaması ile mümkündür. Önemle vurgulanmalıdır ki, direnme kararlarının hukuksal niteliklerinin doğal sonucu ve gereği olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yapacağı inceleme ve değerlendirme sırasında gözeteceği temel unsurlardan birini, bozmaya karşı tarafların beyanlarının tespiti ile uyulup uyulmama konusunda verilen ara kararları ile sonuçta hüküm fıkrasını içeren kısa ve gerekçeli kararların birbiriyle tam uyumu ve buna bağlı olarakta kararın ortaya konulan sonucuna uygun gerekçesi oluşturmaktadır. Bunlardan birisinde ortaya çıkacak farklılık ya da aksama çelişki doğuracaktır ki bunun açıkça usul ve yasaya aykırılık teşkil edeceği kuşkusuzdur. Başka bir ifadeyle, mahkemece düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara ilişkin hüküm fıkralarında, Özel Daire bozma ilamına hangi açılardan uyulup hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, varsa hükmedilen miktarların doğru ve çelişki oluşturmayacak biçimde ortaya konulması; kararın gerekçe bölümünde de bunların nedenlerinin ne olduğu ve bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka uygun olduğunun açıklanması, kararın yargısal denetimi açısından aranan ön koşullardır. Nihayet, direnme kararları, yapıları gereği, Yasa’nın hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı bir Yargıtay dairesinin bu denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi, direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde içermelidir. Nitekim, aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun gün 1991/2-323/391; Hukuk Genel Kurulu’nun gün 281-415; Hukuk Genel Kurulu’nun gün ve 355-440; Hukuk Genel Kurulu’nun gün ve 2008/15-278 E. 2008/254; Hukuk Genel Kurulu’nun gün ve 2012/9-1686 E., 2013/1374 K. sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır. Ceza Genel Kurulu’nca da mülga 1412 sayılı benzer hükümleri taşıyan 261, 268 maddelerinin uygulanmasında bozulan kararın geçerliliğini ve yerine getirilme yeteneğini yitirdiğinden “önceki hükümde direnilmesine” denilmekle yetinilerek ve atıf suretiyle hüküm kurulamayacağı kabul edilmiştir Ceza Genel Kurulu’nun gün 1976/1-22-25 sayılı kararı . Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya bakıldığında Mahkemece kısa kararda “Mahkememizin 2009/233 E, 2011/443 K. Sayılı ilamın maddi tazminata ilişkin hükmünde direnilmesine” şeklinde hüküm kurulurken, direnmeye ilişkin gerekçeli kararda ise hüküm altına alınan miktarlar açık ve net olarak gösterilip, karar verildiği anlaşılmaktadır. Aslolan kısa karar ve burada ortaya konulan hüküm fıkrası olduğu gibi, direnme kararının kapsamını belirleyen kısa kararının da yasanın amacı doğrultusunda çelişki ve tereddüde meydan vermeyecek şekilde açık ve anlaşılır olması gerekir. Mahkemenin, kısmi direnmeye konu yapılan maddi tazminata ilişkin kısa kararın hüküm fıkrası, usul ve yasaya uygun bulunmamıştır. Hal böyle olunca, mahkemece yapılacak iş; kısmi direnmeye konu edilen maddi tazminat yönüyle gerekçeli kararın hüküm fıkrasındaki gibi kısa kararda da hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yerel mahkeme kararının işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin salt bu usulü eksikliğe dayalı olarak bozulması gerekmiştir Yargıtay HGK - Karar 2015/881. Gerekçeli Kararın Tebliğ Zorunluluğu 5271 Sayılı Ceza Yargılaması Yasasının uyarınca katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunan şikayetçinin yasa yollarına başvurma hakkı bulunmaktadır. Yasa yollarına başvurma hakkı bulunan ve yokluğunda hüküm kurulan suçtan zarar gören şikayetçiye gerekçeli kararın tebliğ edilmediği anlaşıldığından, şikayetçi kuruma gerekçeli kararın tebliğ edilerek, temyiz dilekçesi vermesi halinde temyiz dilekçesi de eklenerek incelenmek üzere iadesinin mahallince sağlanması için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE karar verilmiştir Yargıtay Ceza Dairesi - Karar2008/6507 Gerekçeli Mahkeme Kararı Nasıl Yazılır? 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında, “hükmün tefhimi her hâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir. Ayrıca mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı HMK’nın 297’nci maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Nitekim Yargıtay’ın yerleşmiş görüşü de bu yönde olup, Hukuk Genel Kurulunun gün ve 2013/9-595 K. gün ve 2013/9-594 2014/378 K. ile gün ve 2017/9-2848 K. sayılı kararlarında da bu görüş benimsenmiştir. Diğer taraftan, kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141’inci maddesinin üçüncü fıkrası ile bu yönde düzenleme içeren 6100 sayılı hükümleri, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında tereddüde yol açacak çelişkiler taşımaması ile mümkündür. Mahkemece düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara ilişkin hüküm fıkralarında, Özel Daire bozma kararına hangi açılardan uyulup, hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, varsa hükmedilen miktarların doğru ve çelişki oluşturmayacak biçimde ortaya konulması; kararın gerekçe bölümünde de bunların nedenlerinin ne olduğu ve bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka uygun olduğunun açıklanması, kararın yargısal denetimi açısından aranan ön koşullardır. Nihayet, direnme kararları, yapıları gereği, kanunun hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı Yargıtay dairesinin denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi, direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde olmalıdır Yargıtay HGK - Karar 2018/55. Ceza Mahkemesinin Kısa Kararı ile Gerekçeli Kararı Arasındaki Çelişki Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairelerin yerleşmiş uygulama ve kabullerine göre, hükmün esasını kısa karar oluşturmaktadır. Tutanağa geçirilmesi ve açıklanması suretiyle hukuken geçerlilik kazanmış kısa kararın/hükmün önemine binaen mahkemelerin kısa karar oluştururken son derece dikkatli ve ciddi davranmaları gerekmektedir. Ancak hüküm kurulurken çeşitli hatalar yapılabildiği, örneğin nitelikli hâller nedeniyle ceza artırılırken artırım oranlarında, bazen de sonuçlarında hatalar yapılabildiği gibi indirim nedeninin uygulanması sırasında da hesap hatası yapılarak daha az ceza tayin edildiği, hatta nitelikli hâl nedeniyle cezanın artırılması yerine indirilmesi yoluna gidildiği, ilgili kanun maddesinde suç için hapis cezası ile birlikte para cezası da öngörüldüğü hâlde, yalnızca hapis ya da para cezasına hükmedildiği, öngörülmüş cezanın alt sınırının da altında olacak şekilde bir ceza tayin edildiği veya belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması sırasında işlem hataları yapıldığı görülmektedir. Uygulamada hükmün kurulması sırasında yapılan hatalar, “uygulama hatası”, “hesaplama hatası”, “yazım hatası” şeklinde tasniflere tabi tutulmaktadır. Uygulama hatası; yargılama araçlarının belirli biçimde hatalı takdir edilmelerinden kaynaklanan hukuki yanılgılardır. Hesaplama hatası, cezanın artırımı veya eksiltimi sırasında yapılan matematiksel işlem hatalarıdır. Yazım hataları ise, olağan bir dikkat ve özenin gösterilmesi hâlinde gerçekleşmeyecek olan isim, yaş vb. bilgilerin yanlış yazılmasıdır. Esasen hesaplama ve yazım hataları da uygulama neticesinde ortaya çıkmış hatalar olduğundan sonuç itibarıyla birer uygulama hatasıdır. Kaldı ki bazen yapılan yanlışlığın ne tür bir hata olduğu da tam belirlenememektedir. Mahkemenin hata yapıldığından bahisle, kısa kararda yer verilmeyen hususlara gerekçeli kararda yer vermesi veya kısa kararı sonradan değiştirmesi usul ve kanuna aykırı olacaktır. Bu konuda öğretide, “Gerekçe ile birlikte hüküm fıkrası tekrar yazılırken, duruşmada yazılıp, okunmuş olan hüküm fıkrasında, yani kısa kararda hiçbir değişiklik yapılamaz. Esas olan, duruşmada okunmuş bulunan hüküm fıkrasıdır.” Nur Centel-Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınevi, İstanbul 2013, 10. Baskı, s. 714. şeklinde görüşler bulunmaktadır. Ancak yerleşmiş uygulama ve kabullere göre, uygulama ve hesap hataları dışında kalan ve sonuç ceza üzerinde değişikliğe yol açmayan maddi yazım hatalarının yöntem ve zaman sınırlamasına tabi bulunmaksızın, bizzat bu hatayı yapan merci tarafından kendiliğinden veya denetim muhakemesi sonunda verilen bir karardaki uyarı üzerine düzeltilmesi mümkündür. Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde; Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairelerin yerleşmiş uygulama ve kabullerine göre, hükmün esasını kısa kararın oluşturduğu, uygulama ve hesap hataları dışında kalan ve sonuç ceza üzerinde değişikliğe yol açmayan maddi yazım hatalarının yöntem ve zaman sınırlamasına tabi bulunmaksızın, bizzat bu hatayı yapan merci tarafından kendiliğinden veya denetim muhakemesi sonunda verilen bir karardaki uyarı üzerine düzeltilmesinin mümkün olduğu, somut olayda da Yerel Mahkemece, kısa kararda ve gerekçeli kararının gerekçe kısmında Özel Dairenin bozma kararına direnildiğinin gerekçeleriyle beraber açıkça belirtildiği hâlde iddia kısmında bozma kararına uyulduğunun yazılmasının maddi hata niteliğinde olduğuna oy birliği ile karar verilmiştir Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar 2019/549. Gerekçeli karar, tarafların istinaf ve temyiz haklarını kullanabilmesi, üst dereceli mahkemelerin hükmü denetleyebilmesi, başkaca mahkemelerin atıf yapması halinde uygulama sorunlarına yol açmaması açısından hukuk ve ceza mahkemeleri tarafından usulüne uygun yazılmalıdır. İstanbul Avukat Baran Doğan Hukuk Bürosu UYARI Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Makale Yazarlığı İçin Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

nihai karar verildi ne demek